“`html
Prof. Dr. Gencer’den Cemaatler Üzerine Önemli Açıklamalar
Prof. Dr. Gencer, cemaatleri hedef alan operasyonlardan birinin Cübbeli üzerinden gerçekleştiğini iddia ederken, cemaat içerisinde yaşanan diyaloglara da dikkat çekti.
Cemaatlerde oynanan oyunları derinlemesine bildiğini dile getiren Gencer, Cübbeli’nin yakınındaki iki kişiyle yaptığı uyarıları “Operasyon Hocaları” adlı yazısında ayrıntılı bir şekilde aktardı.
“Mahmud Efendi Son Şeyhtir Yalanı”
Mahmud Efendi Hazretlerinin vefatının ardından İsmailağa’da meydana gelen fitne olaylarının, cemaat içindeki bir ihtilaf değil, dışarıdan müdahaleler olduğunu vurguladı. İstanbul’da ekümenik ve Anadolu’da siyonist projelere karşı bir sed olarak görülen İsmailağa’nın, İsmail Saymaz ve Cübbeli Ahmet’in uydurduğu “Mahmud Efendi son şeyhtir” yalanıyla çökertilmek istendiğini belirtti. Gencer, bu duruma itiraz etmenin her müminin görevi olduğuna dikkat çekti.
Cübbeli’ye Destek Veren Vanlıoğlu ve Kalender’e İkaz
Tarih: 8 Mayıs 2024
İsmailağa Külliye’sinde gerçekleştirmiş olduğumuz kahvaltı sonrası ders öncesi, Hüsamettin Vanlıoğlu ile Fatih Kalender’e şu ikazda bulundum:
“Ömer Nasuhi Bilmen, ‘Ben, İsmailağa’yı İstanbul’daki Mescid-i Nebi olarak değerlendiriyorum’ demiştir. Mahmud Efendi’nin tavsiyelerine rağmen, bu mübarek kapıdan ayrılsanız ve yalan söyleyen Cübbeli’nin peşine düşseniz, hayatınızın en büyük pişmanlığını yaşayacaksınız.”
Böylelikle onlara şu mesajı vermiş oldum:
“Cübbeli’nin ipiyle kuyuya inen o kuyuda boğulur. Devletimiz, İsmailağa’nın stratejik öneminden dolayı bu kirli oyuna seyirci kalmaz, ayrılanlar bunu anlayacaklardır.”
“Oynanan Oyunları Derinlemesine Biliyorum”
Fakir, Fatih Kalender’in henüz 4 yaşında olduğu 1982 yılında İsmailağa’da yaz kursu gördüm. O yıl aynı zamanda Hasan Efendi, Kumrulu Mescid’in imamı olarak ablamın nikâhını kıymıştı. Bu nedenle, Mahmud Efendi ve hayrul-halefleri Hasan ve Fikri Efendi’ye olan saygım tarife edilemez. Bu kişisel bağımın yanı sıra, İslâm üzerinde oynanan oyunları derinlemesine inceleyen bir akademisyen olarak, İsmailağa üzerindeki tehditleri gördüğüm için onları uyarma gereği duydum.
“Yakında Bize Büyük Hocalar Katılacak”
Peki, bana ne yanıt verdiler?
Vanlıoğlu, “Sen nereden böyle bir çıkarımda bulunuyorsun? Biz, Cübbeli’nin yanında değiliz.” şeklinde bir yanıt verdi. O günlerde Cübbeli’nin, “Yakında bize büyük hocalar katılacak” şeklindeki tweetini hatırlattım.
Vanlıoğlu, “O hocaların ayrılacağını mı söylüyorsun?” dedi. Ben de ona “Başka kim kastediliyor?” diye karşılık verdim. Vanlıoğlu, “Ben, Ömer Nasuhi Bilmen’in İsmailağa’nın fazileti hakkındaki sözünü bizzat Efendi Hazretleri’nden duydum.” şeklinde bir itirafta bulundu. Ancak buna rağmen, Vanlıoğlu ve Kalender, “Mescidin fazileti, imamın ve cemaatin kalitesiyle alakalıdır” diyerek itiraz ettiler.
Vanlıoğlu’nun Cemaatle İlişkisi
Bir süre sonra, duydum ki Vanlıoğlu, İsmailağa Vakfı yöneticilerine, “Siz beni kovmadıkça İsmailağa’dan ayrılmayacağım” diye söz vermiş. Ancak bu güvenceye rağmen, kısa bir süre içinde Cübbeli’ye katıldılar.
İnsan sormaz mı? Tüm sözler, yeminler nereye gitti Vanlıoğlu? Hangi güç sizi, Mahmud Efendi’nin hatırını hiçe sayarak İsmailağa’dan ayrılmaya ikna etti? Bu kararın arkasındaki derin hesaplar neler?
Vanlıoğlu’nun Amacı Ne?
Unutulmamalıdır ki, bu gelişmelerin ardından, İsmailağa’da ciddi gerginlikler yaşandı. Ancak Cübbeli ve ekibi, İsmailağa’ya yönelik ifrit saldırılarda bulunmasına rağmen, buna karşılık İsmailağa camiasından herhangi bir karşı saldırı yapılmamıştır.
Vanlıoğlu’nun bu çıkışını üç olasılıkla açıklamak mümkün:
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait konuşma, kalpleri yumuşattı.
- Şûrâ’nın bazı üyelerine “kötü polis, iyi polis” rolü verildi.
- Mahmud Efendi’ye olan bağlılığını yenileyerek İsmailağa’daki gerçek durumu anladı.
Sonuç
İsmailağa, her yönüyle önemli bir rol oynamaktadır. Mahmud Efendi’nin “asla ayrılmayın” dediği İsmailağa’dan ayrılmak, yalnızca kişisel bir tercih olmanın ötesinde, derin sonuçlar doğurabilir. Bu bağlamda, tıpkı “operasyon çocukları” olan büyük hocalar gibi, sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Çünkü, İsmail Saymaz’ın Mahmud Efendi’nin vefatından hemen sonra yayımladığı “Mahmud Efendi son şeyhtir” yalanı, cemaatlerin geleceği için ciddi riskler taşımaktadır.
“`