avcılar haber sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

ABD ‘BM’yi öldürdü’

BM Güvenlik Konseyi oturumunda Amerika Birleşik Devletleri, Rusya'nın yanında yer aldı ve Birleşmiş Milletler'in kuruluş ilkelerine karşı çıktı. Başkan Trump'ın yapmaya çalıştığı ile çapacakları arasında derin farklar olduğunu düşünenler var ancak bu durum pek çok bürokrat tarafından 'BM'nin ölümü' olarak değerlendiriliyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Oy Kullanma Prosedürü Değişti

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde oy kullanma prosedüründen daha basit bir şey olamaz. On beş büyükelçi, küllerinden doğan bir anka kuşunun resminin altında, at nalı şeklinde bir masanın etrafında toplanır ve itaatkar öğrenciler gibi ellerini kaldırır.

Donald Trump Beyaz Saray’a geri dönene kadar, Amerika Birleşik Devletleri temsilcisinin en kolay görevi, İngiltere ve Fransa ile birlikte Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamak için oy kullanmaktı.

Ancak artık değil. Güvenlik Konseyi, savaşın üçüncü yılını anma töreninde Amerika Birleşik Devletleri’nin geçici büyükelçisi Dorothy Camille Shea müttefikleriyle değil Rusya ve Çin’le el kaldırarak Kremlin’i kınamayan yüzeysel bir kararı desteklediğinde salonda şaşkın bir sessizlik vardı. Sanki Ukrayna’nın yaşadığı felaket kimsenin suçlanamayacağı bir doğal afetmiş gibi.

ABD geçici BM büyükelçisi Dorothy Camille Shea, bu hafta Ukrayna’daki savaşla ilgili bir oylamada Rusya’nın tarafını tuttu.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bir yana, Amerika Birleşik Devletleri’nin davranışı gerçekten sıra dışıydı. Avustralya’dan Japonya’ya kadar uzanan bir dizi ABD müttefiki ile İngiltere ve Fransa dahil olmak üzere bir dizi NATO üyesi, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığının “yıkıcı ve uzun süreli sonuçlarını” kınayan bir karara destek verdi.

BM’nin kuruluş ilkelerini tüzüğünde ifade edildiği şekilde yansıtmak üzere özenle hazırlanmış bir metinle karşı karşıya kalan Çin ve İran bile karşı çıkmak yerine çekimser kalmaya karar verdi. Peki ya ABD? Birdenbire üyelik kurulundaki kırmızı ışıklar, Washington’ın sadece Rusya ile değil, Kuzey Kore ve Belarus ile de karşı oy kullandığını ortaya koydu.

Ukrayna ile ilgili önceki kararlar, Genel Kurul’dan ezici çoğunlukla geçti ve delegelerin alkışlanmıştı. 2022’den bu yana, tüm üyelerin yaklaşık dörtte üçü işgali kınamak için oy kullandı ve Rusya’nın destekçileri bir elin parmakları kadar kaldı.

Pazartesi günü ABD’de onların arasına katıldı ve karar sadece 93 ülkenin lehte oyuyla kabul edildi. New York’taki BM Sekreterliği binasının önündeki protestolar Trump’ın ABD’nin Ukrayna’ya yönelik politikasını dönüştürdüğünün en açık kanıtı haline geldi.

Taktik Mi Strateji Mi?

Peki acaba bu, Rusya ile komşusu Ukrayna arasında bir barış anlaşması sağlama şansını en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış taktiksel bir hareket miydi? Yoksa daha derin bir şeyi mi ele veriyor: Amerika Birleşik Devletleri dış politikasını altüst etti ve 1945 sonrası uluslararası düzeni yıkmak ve ilkelerini simgeleyen örgütü mahvetmek için çabalayan ülkelere katıldı.

Kariyerlerini müttefiklerle birlikte ve Rusya, Kuzey Kore gibi ülkelere karşı oy kullanarak geçiren Amerikalı diplomatlar şüpheyle tepki gösterdi. Diplomatlar ayrıca Amerika’nın “haydut devletler”le aynı tarafta olma kararının yeni ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio için “aşağılayıcı” olduğunu ekledi.

Bu kararın resmi açıklamasına gelince, Amerikan Temsilcisi Güvenlik Konseyi’ne barışın tek amaç olduğunu garanti etti. Shea, “New York’taki retorik rekabetler diplomatların haklı olduğunu hissetmelerini sağlayabilir, ancak savaş meydanında ruhları kurtarmayacaktır” dedi.

Amerika’nın karşı oy kullandığı karara yakından bakıldığında Trump Yönetimi’nin BM’nin temel ilkelerine de karşı çıktığı ve örgütün geleceği üzerinde gölge düşürdüğü anlaşılıyor.

Karar, “Tüm Devletlerin uluslararası ilişkilerinde tehdit veya güç kullanımından kaçınma” ve “uluslararası anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözme” yükümlülüğünü vurguluyor.

Bu karar ayrıca, BM şartının “Tüm Üyeler uluslararası anlaşmazlıklarını barışçıl yollarla, uluslararası barış, güvenlik ve adaletin tehlikeye atılmayacağı şekilde çözeceklerdir” ifadesini içeren 2. Maddesini dikkatlice yansıtıyor.

Karar, “Ukrayna’nın egemenliğini, bağımsızlığını, birliğini ve toprak bütünlüğünü” yeniden teyit ediyor; bu, açıkça tüzüğün “tüm üyelerinin eşitliği ilkesini” yansıtmak için hazırlanmış bir pasaj.

Tüm bunlar şu soruyu gündeme getiriyor: Amerika metne karşı olabilir ama yine de bir şekilde BM Tüzüğü’nden yana olabilir mi? Ve eğer BM’yi kurmak için diğer tüm uluslardan daha fazlasını yapan Amerika, amansızca geri döndüyse kurum nasıl ayakta kalmayı bekleyebilir?

TOWNSEND: UTANÇ VERİCİ!

Yakın zamanda emekli olmuş bir Amerikalı yetkili, eski NATO yardımcı sekreteri Jim Townsend, BBC’ye Trump yönetiminin kararının “utanç verici” olduğunu söyledi ve ekledi:

– Başka bir kelime bulamıyorum… Bu kasabayı şaşkına çevirdi. Durum asla göreceğimizi düşünmediğimiz bir şey. Bugün hükümet içindeki meslektaşlarımın da aynı şeyi söylediğinden emin olabilirsiniz.

Başkan Trump taslak kararı okudu, onu tüzükle karşılaştırdı ve BM ilkelerine karşı hesaplanmış bir saldırı olarak buna karşı çıkmaya karar verdi mi? Daha basit bir teori; Trump’ın Ukrayna’da barış aradığı ve hiçbir şeyin buna engel olmaması konusunda kararlı olduğudur.

İngiltere Eski Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, bunun en olası açıklama olduğunu söylüyor:

– Trump, Rusya’nın Ukrayna ile bir barış anlaşması imzalamasını sağlamaya çalışıyor. Tek önemsediği bu. Eğer BM’de bir oylama ile bunu daha olası hale getirebilirse, o zaman bunu yapacak. Bu tamamen taktiksel bir hareket.

Hunt Trump’ı savunsa da bu tavır, önceki ABD yönetimlerinin hiçbirinin düşünmeyeceği taktiksel bir hareket. Ülkelerin uluslararası örgütleri küçümsediği çok sayıda emsal var. Japonya heyeti, Mançurya’nın işgalini kınayan bir oylamanın ardından 1933’te Cenevre’deki Milletler Cemiyeti’nden ayrıldığında, meclisin nihayet yayılmacı tiranlığa karşı mücadelesini kaybettiğinden hiç kimse şüphe duymadı.

1960 yılındaki bir BM oturumunda Nikita Kruşçev Sovyet lideri olarak sesini duyurabilmek için ayakkabısını masaya vurmuş ve Rusça ‘geri zekalılar’ diye bağırmıştı.

Trump ne BM’den ayrıldı ne de ayakkabısını masaya vurdu. Ancak tüzük ilkelerini düşmanlarıyla birlikte oy kullanarak ABD’nin artık onlarla saf tuttuğu izlenimini verdi. Eğer öyleyse, pazartesi günü BM’nin öldüğü gün olarak görülebilir.

*** The Telegraph – Dışişleri Yorumcusu David Blair